Geçtiğimiz hafta sohbet için gittiğim bir arkadaşımın evinde beklenmedik bir durumla karşılaştım. Daha kapının dışındayken duyuluyordu içeriden gelen sesler. Sevgilisiyle kavga etmiş bir kadın vardı içeride. Sinirler gerilmiş, sabırlar tükenmiş ve kafaca çıldırmanın eşiğine gelinmişti.
Beni görür görmez yaptığım işten dolayı saniyede beş kelime ve mükemmel bir bilinç akışı ile özet geçti bana başından geçenleri. Bir kadının kırılma anıydı şahit olduğum… Yer yer kendiyle dalga geçen, yer yer tüm erkeklere sayan söven, sonra bir kahkaha patlatarak seçimlerini sorgulayan, özeleştiri yapan, âşık ama istediği olmamış bir kadın vardı karşımda.
Yazacaklarım bu deli dolu kadının yaşadıkları ile birebir alakalı değil. Fakat şüphe yok ki, o gece tartışılanlar, etrafımdaki birçok ilişkide de rast geldiğim, daha genel bir konunun parçası: İlişkinin başındayken, rahatsızlık duyduğu konularla ilgili sesini çıkarmadan, uyum sağlıyormuş gibi görünen ve her şey yolundaymış rolü yapan kişiler.
Tanıdık geldi mi?
Bunu son derece iyi niyetlerle, hatta kimi zaman düşünmeden yapan ya da rahatsız olduğu halde alışabileceğine inanıp, belli bir ölçüde rol yapmayı ilişkinin gereklilikleri arasında görenler var.
Bir diğer tarafta ise, son derece art niyetlerle hareket ederek, karşısındakini kendine alıştırana, âşık edene ya da mecbur bırakana kadar ‘mayınlı konularda’ herhangi bir rahatsızlık ya da itiraz dile getirmeyip, ‘doğru zaman’ geldiğinde asıl rengini belli edenler var.
Ben bu yazıda işin motivasyon ya da niyet boyutuna değil, sonuçlarına odaklanmak istiyorum. Amacım, kendi ilişkinizde rol yaptığınız ya da rahatsız olduğunuz halde sessiz kaldığınız herhangi bir konu varsa, bunu partnerinizle bir an önce konuşmanız için sizi teşvik etmek. Hem kendi huzurunuzu hem de ilişkinizin sağlığını düşünüyorsanız tabii.
Yeni bir ilişkiye başladınız diyelim. İkiniz de birbirinizi tanımaya çalışıyorsunuz. Partnerinizle ilgili kafanızda farklı farklı umutlar, hayaller, belki korkular var. Çoğunlukla gözlemlediğim, bu aşamada insanların karşı tarafa kendilerini beğendirmek ya da göz boyamak için bazı davranışlarını gizledikleri. Ya da huzursuzluk çıkmasın, karşı taraf üzülmesin diye bazı konularda karakterlerine uymayan davranışlarda bulundukları. Bir kadının, sevgilisinin erkek arkadaşlarıyla gece program yapmasına ilk başlarda ses çıkarmayıp, zaman geçtikçe bunu bir sorun haline getirmesi gibi. Ya da bir erkeğin, ilk başlarda kıskançlığını gizleyerek, son derece rahat bir adam imajı çizmesi fakat zaman içerisinde kısıtlayıcı davranışlarını göstermeye başlaması gibi…
Bu noktada haklı olarak diyebilirsiniz ki, ilişki, iki insan arasında yaşanan ve o iki kişinin birlikte yarattıkları bir varoluş şekli. Bireylerin davranışları, zevkleri hatta yeri geldiğinde karakterleri bile bir ilişki içerisinde zaman zaman değişim gösterirken, hangisinin rol hangisinin uyumlanma olduğuna nasıl karar verebiliriz? İnanın ben de bu konu üzerinde düşündükçe cevaplardan çok soru üretiyorum. O yüzden, içinden çıkması nispeten daha kolay bir nokta olan ‘gerçekler’ üzerinden yola devam etmek istiyorum.
Gerçeklerden kastım ise şu: hangi konuda rol yapıp yapmadığınızı bir tek siz biliyorsunuz. Eğer bir ilişki içindeyseniz, sizi neyin rahatsız ettiği ve bu konuyla nasıl başa çıktığınız sadece size malum. Hayatınızdaki insanla bu rahatsızlığınızı paylaşıyor musunuz? Yoksa üstünü kapatarak her şey yolundaymış gibi mi davranıyorsunuz? Belki zaman içerisinde partnerinizin sizi rahatsız eden davranışının değişeceğini ümit ediyorsunuz. Belki de rahatsızlığınızı ufak nüanslar ya da pasif agresif çıkışlarla belli ettiğinizi düşünüyorsunuz. İşe yarıyor mu?
Niyetiniz ne olursa olsun rol yapmak, en ufak bir konuda dahi olmadığınız biri gibi davranmak, kişisel ve profesyonel olarak karşı olduğum bir durum. Hem karşınızdaki insana hem de kendinize yaptığınız bir haksızlık. Belki mesele, partnerinizin ‘tasvip etmediğiniz’ bir arkadaşı ile program yapması kadar basit. Bu konuda şu an sessiz kalıyorsunuz ve bunun sizi etkilemediğini düşünüyorsunuz. Benim tecrübelerim ve gözlemlerim ise bunun aksi yönünde. Ne kadar küçük ve basit olursa olsun, bu konu belli etmeden sabrınızdan yiyor olabilir. Daha da kötüsü tek bir konuya limitli olduğunu düşündüğünüz bu meselenin, ilişkinizin geneline huzursuzluk, değersizlik, ikinci plana atılma, önemsenmeme gibi duygular olarak yansıması çok muhtemel. Bu noktada da iş tamamen size düşüyor.
Kendinizi dinleyerek, sorgulayarak ve düşünerek neyin ne olduğunu ancak siz bilebilirsiniz. Tavsiyemi sorarsanız ise, her zaman açık iletişimden yana bir insan olarak size söyleyebileceğim tek şey, duygu ve düşüncelerinizi hayatınızdaki insanla paylaşmanız. Bunu da ‘’Ya bana kızarsa?’’, ‘’Ya huzursuzluk çıkar da, kavga edersek?’’, ‘’Ya beni terk ederse?’’ gibi korkulara kapılmadan yapmanız. Çünkü günün sonunda bu korkularınız yüzünden rol yapıyor ya da susuyorsanız, zaten ilişkinizin pimini çekmişsiniz demektir. Birlikte kalan zamanınızı, kafanızda giderek çirkinleşen bir sinir harbi şeklinde geçireceksiniz demektir. Fakat konuşursanız en azından orta bir yol bulmak için fırsatınız olur.
Lütfen bir konu sizi rahatsız ettiğinde, o veya bu nedenden dolayı etkilenmemiş gibi görünüp sonra bunun acısını pasif agresif hareketlerle karşınızdaki insandan çıkarmayın. Bu şekilde davrandığınızda, hem vermek istediğiniz mesajı bulandırırsınız, hem de konunun daha çok uzamasına ve ilişkinize daha büyük zarar vermesine katkıda bulunursunuz. Ağzınızdan çıkan ‘’Sorun değil, nasıl istersen öyle yap.’’ lafını kabul eden partnerinizi, sözünüze inandığı ve gerçekten de ortada bir sorun yokmuş gibi davrandığı için suçlamanız ve başka alanlarda canını sıkmaya çalışmanız adil mi sizce?
İdeal bir dünyada, sınırlarımızı ve hangi konularda ne kadar esneyebileceğimizi bir ilişkiye başlamadan önce bilsek, hatta ona göre hayatımızı paylaşacağımız kişiyi seçsek işler çok daha kolay olurdu. Fakat pratikte tüm bunları yaşayarak, tecrübe ederek öğreniyoruz. O da öğrenmek için bir çaba harcıyorsak tabii. Bu noktada elzem olan kırmızı çizgilerimizin farkına varmak. Her zaman söylediğim gibi, neyi neden yaptığımızın bilincinde olmak. Eğer hayatınızda şu an bir ilişki yoksa bu konuda çalışabilir, geçmiş ilişkilerinize bakarak, ilişkide nasıl bir insan olduğunuzu ve sınırlarınızı gözden geçirebilirsiniz. Çevrenizde gördüğünüz çiftlerde sizi rahatsız eden davranışlara dikkat edebilirsiniz. Bu şekilde karşınıza ilişki yaşayabileceğiniz biri çıktığında kendinizi çok daha net ifade edebilir ve partnerinizle hangi alanlarda uyum içerisinde olup, hangi alanlarda sorun yaşayabileceğinizi baştan konuşabilirsiniz.
İki insanın birlikte bir düzen paylaşması kendi başına yeterince zorken, işin içine bir de duygular girince kaosun hep bir adım uzağında yaşamak son derece olağan bir hal alıyor. Siz en azından kendi üzerinize düşen kısma çalışırsanız ve önce kendinizi tanıma sonra da ifade etme noktalarında cesur davranırsanız, sağlıklı ve uzun ömürlü bir ilişki inşa etme şansınızı da o kadar artırırsınız.
Hepinize kendinizi çok daha iyi tanıdığınız, her yerde ve her zaman kendiniz gibi olabildiğiniz, gelişim ve sorgulama dolu bir yıl diliyorum.
Kendinize iyi davranın.