Miyomlar her dört kadından birinde rastlanan, üreme çağında görülen hastalıklar arasında yer alıyor. Kişide herhangi bir soruna yol açmadan yakalanması için düzenli hekim kontrolü büyük önem taşıyor.
Toplumda sıklıkla yumurtalık kistleriyle karıştırılan miyomlar, aslında hem yerleştiği alan hem de kaynağını aldığı hücreler bakımından kistlerden tamamen farklı bir yapıya sahiptir. Miyomlar, rahmin iç kısmındaki düz kas hücrelerinin oluşturduğu iyi huylu tümörler olsa da nadiren kanserleşerek sarkom halini de alabiliyor. En çok da üreme çağının orta fazındaki yani 30’lu-40’lı yaşlardaki kadınlarda görülüyor. Bu oluşumların, çoğunlukla rahmin iyi huylu tümörleri olduğunu belirten Acıbadem Altunizade Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Doç. Dr. A. Taner Usta, kötü huylu miyom oranının 1/1000’in altında olduğunu ve özellikle de menopoza yakın ya da menopoz sonrası dönemdeki kadınlarda akla getirilmesi gerektiğini söylüyor. Her miyom şikayete yol açmayabiliyor. Ancak varlığının tespit edilmesi halinde herhangi bir soruna rastlanmasa da mutlaka yılda en az bir kez doktor kontrolünden geçilmesi ve yapısında herhangi bir değişiklik ya da büyüme olup olmadığının izlenmesi gerekiyor. Ne sebeple büyüdüğü kesin olarak bilinmese de Doç. Dr. Usta, araştırmaların birtakım risk faktörlerine işaret ettiğini ve dolayısıyla bazı hastalarda miyomların daha sık görüldüğünü vurgulayarak, “Özellikle kırmızı et açısından zengin, yeşil sebzeler ve meyveler açısından zayıf beslenme düzeniyle düşük D vitamini seviyeleri miyom riskini artırıyor” diyor.
Farklı belirtiler verebiliyor
Miyomlar her zaman uslu durmuyor. Hastalar sıklıkla ağrı ve anormal vajinal kanama şikayetiyle hekime başvuruyor. Örneğin; ön tarafta mesaneye baskı yapabilen miyom, mesanenin genişleyeceği alanı daraltarak hastada sürekli tuvalete gitme ihtiyacı doğurabiliyor. “Bu şikayet birçok başka hastalıkta da görülüyor ama jinekolojik muayene yapıldığında çok büyük bir miyom saptanabiliyor” diyen Doç. Dr. Usta, şöyle devam ediyor: “Miyom rahmin ön tarafında, mesaneye öylesine baskı yapıyor ki mesane genişleyemiyor ve idrarı depolayamıyor. Aynı şekilde, olduğu yerde meydana getirdiği büyük kitle etkisiyle makata baskı yaparak bağırsaklardan dışkının geçişini de engelleyebiliyor. Bu durumda hasta bize kabızlık şikayetiyle başvurabiliyor. Oysa mesane ve rektum; idrar ve dışkıyı depolayıp, kişinin istediği zamanda tuvalete gidip ihtiyacını görmesini sağlamakla görevli. Fakat miyomun yarattığı bu kitle etkisi ve yaptığı baskı, söz konusu görevleri olumsuz etkileyebiliyor.” Kimi zaman da özellikle kontrollerini sık yaptırmayan hastalar, karında ele gelen bir kitle şikayetiyle doktora başvuruyor. İlk planda akla yumurtalıkla ilgili bir sorun gelse de detaylı bir muayene ve ultrason görüntülemesi sonucunda bunların bir kısmının miyom olduğu saptanıyor. Bu rahatsızlığa ilişkin en tehlikeli sorunlardan biri de miyomların rahmin içerisinde bir kitle etkisi yaratarak, sanki rahim içi bir spiral gibi işlev görerek kısırlığa yol açabilmesi oluyor. Böyle bir tabloda miyom, rahim ağzına veya rahmin iki kenarındaki tüplerin girişine baskı yaparak spermle yumurtanın buluşmasını engelleyebiliyor. Kısacası; tamamen mekanik bir etkiyle fonksiyon kaybına yol açabiliyor. Doç. Dr. Usta, hastaların ağrı, kanama, etrafa bası yapması, kısırlık ve nadiren olsa da kanserleşen miyom şikayetiyle hekime başvurabildiğine dikkat çekiyor.
Tanı ve tedavi için ayrıntılı miyom haritası çiziliyor
Miyom tanısı koyarken, yüksek çözünürlüklü görüntü kalitesine sahip ultrasonlardan faydalanılıyor. Bu sayede hekim ile hasta; miyomun nereye yerleştiğini, muayenede ele gelen kitlenin miyoma mı, yoksa yumurtalığa mı bağlı olduğunu değerlendirebiliyor. Ultrasonda saptanan ve muayenede ele gelebilen kitlenin birbirine ne kadar uyumlu olduğu da bu sırada kontrol ediliyor. Ancak özellikle çok büyük kitlelerde ya da rahim dokusunun tam seçilemediği, iç ve dış doku arasında ayrım yapılamayan veya rahimdeki diğer kitlelerle karışabilecek durumlarda ultrasona ek olarak MR’dan da yararlanılıyor. Çünkü bu görüntüleme yöntemi, özelikle yumuşak dokular hakkında fikir sahibi olmayı sağlıyor, detaylıca hangi bölgede, nasıl bir doku bulunduğunu ortaya koyabiliyor. Özellikle çoklu miyomlarda görüntüleme sırasında bir haritalama yaptıklarına da değinen Doç. Dr. Usta, “Miyomların bulunduğu bölgeler çiziliyor. Elde edilen veriyle daha sonraki tedavi planları yönetiliyor. Kısacası; sadece miyomun tespitini ve basit bir ölçümünü yapmakla kalmayıp, rahmin tam olarak neresinde, ne büyüklükte olduğu da saptanıyor” diyor.
Kansızlığa dikkat
Ülkemizde kansızlık şikayetine sıklıkla rastlanıyor. Bunun en önemli nedenlerinden birinin miyomlar olduğunun altını çizen Doç. Dr. A. Taner Usta, “Hasta sürekli kanama yaşamış ve tedaviye de geç dönemde gelmişse ilk şikayeti ‘Kansızım ve kanamalarım durmuyor, altında kötü bir şey olmasından korkuyorum’ oluyor. Yapılan tetkikler sonucu, altta yatan sebebin rahmin iç tabakasına baskı yaparak kanama yaratan bir miyom olduğu ortaya çıkabiliyor. Bu sayede miyom tedavi edildiğinde kansızlık sorunu da ortadan kalkıyor. Dolayısıyla geçmeyen kansızlık ve kanama durumunda akla gelmesi gereken hastalıklardan birinin kesinlikle miyom olması gerekiyor” diyor.