8 Mart Dünya Kadınlar Günü

8 Mart Dünya Kadınlar Günü

Özel günler, o günü unutmamak, o günü anmak, anlamak ve hatırlamak gibi nedenlerle bir olayın yıldönümüne dönüşmesi şeklinde tarihte yer edinir. Zaman içinde de daha az anılır olur. Bir ülkenin kurtuluş günü on yıllar sonra gittikçe azalan bir coşku ile kutlanır. Ama ülkede gelişen bir savaş benzeri durumda o gün, o sene hiç olmadığı kadar coşku ile kutlanabilir. Ülkemizde 8 Mart, her sene daha da gündemin içinde yer ediniyor. Daha bir gün öncesinde milyonların izlediği bir şiddet olayı ve 92 yaşında bir kadının tecavüz edilerek katledildiği bir ülkede 8 Mart’ı milyonların anması da çok normal oluyor. O gün milyonlar, kadına şiddete karşı tek ses oluyor. 

8 Mart Tarihçesi

8 Mart 1857 Tarihinde Amerika Birleşik Devletleri’nin New York Kentinde 40 bin tekstil işçisi kadın, çalışma koşullarının iyileştirilmesi talebi ile greve çıkar. Polis, greve karşı harekete geçer ve fabrikaya saldırır. Kadınlar kendilerini fabrikaya kitler. Fabrikada çıkan yangında 120 kadın hayatını kaybeder. 1910 senesinde Danimarka’da gerçekleştirilen 2.Enternasyonal Kadınlar Konferansında Clara Zetkin ve Roza Lüxemburg’un önerisi ile 1857 senesinde ölen kadın işçiler anısına Dünya Kadınlar Günü olarak anma yapılması karar altına alınmış; 1921 senesinde Moskova’da gerçekleştirilen 3. Enternasyonal Kadınlar Konferansında ise, 8 Mart Tarihinin kesinleştirilerek ‘Dünya Emekçi Kadınlar Günü’ olarak anılması, kutlanması ve bu tarihin kadınların haklarını arayacağı ve seslerini duyuracağı bir gün olması kararlaştırılmıştır. Birçok ülkede kadınlar 8 Martı gösteriler ile kutlamaya devam etmiştir. 1977 tarihinde Birleşmiş Milletler 8 Mart’ın ‘Dünya Kadınlar Günü’ olarak anılmasını kabul etmiştir.

Türkiye’de 8 Mart ilk kez 1921 senesinde Rahime Selimova ve Cemile Nuşirvanova kız kardeşlerin öncülüğünde gerçekleştirildi. Bu tarihten sonra senelerce ülkemizde kutlanılmayan 8 mart, 1975 senesinde Birleşmiş Milletler’in ‘kadın on yılı’ ilan etmesi ile birlikte ükemizde de tekrar kutlanılmaya başlanılmıştır.

Günümüzde insanlık teknolojik anlamda sürekli kendini aşıyor, bir yandan uzay araştırmaları yapıp, bir yandan yapay zeka geliştiriyor. Ancak bunların yanında  kadınlar hala haklarını aramak zorunda kalıyor. Dünya tarihine bakıldığında insanların tanrılara kurban edilmesi, diri diri yakılması, engisizyon mahkemeleri gibi yüzlerce vaka günümüzde insanlık dışı tanımlanıyor ve bunların geçmişin karanlık yüzü olduğu söylenerek günümüz aklanıyor. İnsanlığın ne kadar ilerlediği bizlere anlatılıyor. Ama bugün dünyanın birçok yerinde kadınlar şiddete maruz kalıyor, taciz, tecavüz, kadın cinayetleri sürekli gündemimizde yer alıyor. Modern dünya o kadar da modern değil ya da modernizm sadece bir makyaj. Bir insanın sadece kadın olmasından dolayı ayrımcılık görmesi ortaçağ karanlığının bitmediğini göstergesidir.

Kadınlar, kadın hakları..

Kadınlar, kadın hakları ile ilgili yazılacaklar tek bir güne sığdırılmayacak kadar fazla. Kadınlar üzerine güzelleme yapmak ise 8 Mart’a dair bir şey olmasa gerek. Ya da başarılı kadınları anlatmak bugün. Kadınlar kendilerini ispatlamak zorunda değil. Varlığı ile zaten bir insanın tüm haklarına doğal olarak sahip olan biri neden biz de başarılıyız, biz de iyiyiz demek durumunda kalsın! O yüzden kadınlar üzerine bir şeyler yazmak yerine kadınlar üzerine yapılan resimleri paylaşmak istedim bugün. Sanat ve kadın. Sanırım hayatın en büyük üreticileri. 

Frida Kalho’nun 1943 senesinde yaptığı ‘Roots’ tablosu. Kadını hayat ağacı olarak tasvirlemiş ve yaşamın köklerini kadına bağlamıştır. Kadını saran asmada, kadının kanı gezmekte ve asmadan toprağa karışmakta.

Picasso’nun 1937 senesinde yaptığı ‘Ağlayan Kadın’ Tablosu. İspanya’nın Guarnica kentine Nazilerin yaptığı saldırıda bin kişi ölmüştü. Picasso,  ünlü Guarnica tablosu ile bu vahşete sessiz kalmamıştı. Bu tabloya hazırlık olarak 36 tane ağlayan kadın üzerine tablo yaptı. Picasso’nun bu eseri, vahşetin tanımı olarak adlandırılmıştı. Acıyı, vahşeti kadını resmederek anlatmaya çalışmak da aslında kadını da tanımlayan bir durum ortaya koyuyor.

Kate Kollwitz – Ölü Çocuk ve Annesi

Kate Kollwitz’in 1903 senesinde yaptığı ‘Ölü Çocuk ve Annesi’ Tablosu. Tablo yapıldığı dönemde, başta kürtaj sorunu ve annelik sorunlarını çok iyi anlatan bir tablo olarak tanımlanmış idi. Çocuğunu kaybeden kadını resmeden Kollwitz, bu tablosun ile kadının gücünü ve masumiyetini anlatmıştır.

8 mart
Gustave Klimt – Dane

Gustave Klimt’in 1907 senesinde yaptığı ‘Danae’ adlı Tablosu. Klimt bu tabloda yaşadığı acılara rağmen masum ve çocuksu kalan kadını resmetmiştir. 

E-bültene Abone Ol Merak etmeyin. Spam yapmayacağız.

Yazar

Kadinca Özel - Doğada seçimi kadın yapar !

İlgili Yazılar

Başka Yazı Yok

Giriş Yap