Şiddet, bir gücün derecesini, sertliğini karşıt görüşte olanlara inandırmak ve uzlaşmak yerine kaba kuvvet kullanarak kabul ettirmektir. Şiddet, sadece fiziksel içerikli değil, sözel veya psikolojik tacizi de içermektedir. Birisine bilerek rahatsızlık vermek veya fiziki olarak zarar vermeyi düşünmek günümüzde etkisini artıran bir davranış olmaya başlamıştır. Kadına yönelik şiddet ise maalesef yaygın bir toplumsal sorun hâline gelmiştir. Toplumlarda şiddetin en yaygın görülen biçimlerinden birisi, erkeğin kadına veya çocuğa karşı uyguladığı aile içi şiddettir. Ülkemizde kadına yönelik şiddet üzerine yapılan araştırmalar bize, kadına yönelik şiddetin yaygınlığını, kadının şiddet karşısındaki çaresizliğini ve şiddete uğrayan kadının nasıl yardım alması gerektiği konularındaki bilgisizliğini bize göstermektedir. Kadına yönelik şiddetin giderek arttığı, gündemden ve manşetlerden düşmeyen bu üzücü olayları Evlilik ve Aile Terapisti Psikolog İpek Aykol açıkladı.
Kadına karşı şiddet söz konusu olduğunda, gösterilen en yaygın bahanelerden biri de alkoldür. Alkol, gösterilen şiddetli davranışın arkasına sığınmak için söylenmiş bir bahanedir. Bir insanın şiddete karşı yatkınlığına ya da şiddetli davranışlarına alkol kesinlikle sebep olamaz. O insanın içinde zaten şiddete eğilimli bir yön vardır. Alkol alındığı zaman, öz-kontrol mekanizmalarının ayıkken ki kadar rahat çalışmamasından ötürü, kişinin içinde hali hazırda bulunan şiddetli davranış ortaya çıkar. Alkolsüzken de şiddetli davranışlarda bulunan kişi, alkolün arkasına sığınarak davranışını indirger. Bu varsayımın altında yatan veri, şiddet gösteren kişilerin çoğunun alkol ve madde kullanan kişiler olmasından gelmektedir. Dr. Sharps tarafından 2001 yılında yapılan bir araştırmaya göre kadın cinayetlerini işleyen erkeklerin 3’te 2’si olay esnasında alkollüdür.
Şiddet içeren ilişkilerde, bu yolun ölümle sonlanması çok muhtemel ve acı bir sorundur. Birçok kadın, eşlerine bir şans daha vererek “Bir daha olursa o zaman bırakırım” diye düşünür. Unutulmaması gereken bir sebep vardır ki, bir dahakinde iş işten geçmiş olabilir.
Colorado Aile İçi Şiddete Karşı Ulusal Koalisyonuna göre bir kişi, şiddet davranışını gerçekleştirmeden önce bazı sinyaller verir. İlişkinin erken aşamalarında bu işaretleri okuyup gereken önlemi alarak ilişkiyi sonlandırmak, kişinin hayatını kurtarabilir. Eğer bir insan aşırı kıskançlık davranışında bulunuyorsa, öfke kontrol sorunları var ise, sözlü olarak şiddette bulunuyorsa (hakaret, küfür), ilişkide kötü giden her şey için eşini suçluyorsa, hayvanlara kaba davranıyorsa, eşini cinsel ilişkiye zorluyorsa, sürekli kontrol ediyorsa (telefonda nerede olduğunu sormak, kontrol etmek için iş yerine gelmek), kişiyi ailesinden ve arkadaşlarından kopararak yalnızlaştırdıysa ve onlar için sürekli olumsuz yorumlar yapıyorsa, finansal olarak bütün kontrol ondaysa, bunlar göz ardı edilmemesi gereken risk faktörleridir. Eğer çevrenizden biri ilişkisinde bu sorunları yaşıyor ise bu konuda kendisini uyarmanız çok önemlidir.
İlişkinizde bazı sinyaller var ise bu ilişkideki şiddetin ölümle sonuçlanma ihtimali çok fazladır. Dr. Jacquelyn Campbell tarafından 2003 yılında geliştirilen bir değerlendirmeye göre şiddet içeren bir ilişkideki kadının öldürülme riski ölçülür. Bu değerlendirmeye göre ilişkide fiziksel şiddette bir artma olduysa, kişi partneri tarafından daha önce boğulduysa, evde silah varsa, kişinin partneri alkol veya madde kullanıyorsa, kişiyi ölümle tehdit ediyor ve kişi, eşinde onu öldürebilecek bir potansiyel olduğunu düşünüyorsa, kişinin günlük aktiviteleri kontrol ediliyorsa (arkadaşları, parası), ilişkide sürekli bir kıskançlık var ise, partnerine hamileyken de şiddet gösterdiyse, çocuklara karşı da şiddet uyguluyor ise kişinin hayati tehlikede olabilir. Bu değerlendirme Amerika’da hastanelerde ve polis merkezlerinde de kullanılmaktadır.
