Depresyon; çöküntü, çukur, bastırmak ve çökertmek anlamlarına gelen depressio kelimesinden türetilmiştir.
Depresyon; çöküntü, çukur, bastırmak ve çökertmek anlamlarına gelen depressio kelimesinden türetilmiştir. Latincede “depress, depressus” sözcüğü, “alçakta olmak, çöküntü, bastırmak” anlamına gelmektedir. Türkçeye çökkünlük olarak tercüme edilebilir.
Depresyon, düşünce, duygu ve davranış biçimimizi olumsuz etkileyen psikolojik bir rahatsızlıktır. Depresyon bu üç farklı alanda çeşitli etkilerle kendini gösterir. Çökkün duygudurumu (disfori) kendini kederli ve elemli hissetme, mutsuzluk, hüzün, moral bozukluğu, umutsuzluk, karamsarlık, kendini boşlukta hissetme, sıkıntı hissi ile karakterize olabilir ve devamlılık gösterir.
Duygu düzeyinde; boşluk hissine düşme, üzüntü, moralsizlik, çaresizlik, isteksizlik, umursamazlık, duygusal duyarlılıkta eksiklik ve tepkisizlik veya aşırı duygusal tepki vermek, iştahsızlık, hiçbir şeye ilgi duymama ve zevk almama gibi tutumlar oluşur.
Eylem düzeyinde; Enerji düşüklüğü, güçsüzlük, en kolay işlerin bile gözde büyümesi, sabah yataktan kalkmakta zorlanma, sosyal ortamlardan ve konuşmaktan kaçınma, az veya çok uyuma, hareket etme konusunda isteksizlik görülür.
Düşünce düzeyinde; Kişinin kendisi, dünya ve gelecek hakkında karamsar ve nihilist düşünceler taşıması, endişe, korku, ümitsiz ve olumsuz düşüncelere kapılma, ne yapacağını bilememe, analitik ve nesnel düşünmekte zorlanma, kendini suçlayıcı ve küçümseyici düşüncelere kapılma, dikkatini toplayamama, dalgın ve boş bakma gibi durumlar gözlemlenebilir.
Depresyon; bu belirtilerin çoğunun bir bileşimi olarak tanımlanır. Bu belirtilerin % 70’inin birkaç ay süreyle kişide görülmesi depresyon olarak yorumlanır. Depresyonun yoğunluğu ve derecesi ise kişiden kişiye değişiklik gösterir.
Depresyon kişinin yaşama adapte olmakta zorlanması, kendini yetersiz ve zayıf hissetmesi ile ilişkilidir.
Depresyon neden dolayı gelişir?
Depresyon kişinin eylemsel, duygusal ve bilişsel yetilerini doğru ve dengeli kullanamaması, aynı zamanda bunların hayatla uyumsuz bir şekilde işlemesi sonucu oluşur. Sağlıksız duygusal, bilişsel ve eylemsel tutumlar sonucu kişinin hayata karşı kendini yetersiz ve baş edemez hissetmesinin bir sonucu olarak şekillenir. Buna neden olan şeyler arasında üst üste başarısızlık, beklenen duygusal geri bildirimin alınamaması, ihtiyaç duyulan ilgi ve onayın bir türlü elde edilememesi, hayatın süreçlerine karşı kişinin kendini çaresiz hissetmesi, güçlü hayal kırıklıkları, maddi ve duygusal temelli kayıplar sayılabilir.
Kişinin bu durumlar nedeniyle;
İsteksizlik, duyarsızlık, zevk alamama, ümitsizlik Yetersizlik, üstesinden gelememe, hiçbir şey yapamama
Yorum yapamama, akıl yürütememe, korku ve endişeye kapılarak çöküntü içine girmesi depresyon olarak yorumlanır.
Depresyon tedavi edilebilir mi?
Depresyon tedavi edilebilen bir psikolojik rahatsızlıktır. Bu konuda ilaç tedavisi olduğu gibi bilişsel-davranışsal terapi gibi ilacı hiç kullanmayan veya çok sınırlı ölçüde kullanan terapi yöntemleri de vardır. Tam tedavi edilen ve kökenlerine inilip çözümlenen durumlarda tekrar etme olasılığı düşüktür. Ancak tam tedavi edilmeyen veya kökenleri çözümlenmeyen durumlarda tekrarlama olasılığı yükselir.
Depresyonda öncelikli olarak kişinin kendisi ile ilgili algısının nesnel gerçeklikle uyumlu bir şekilde değişmesi önemlidir. Çünkü kişi bu süreçte kendini düşünme, eyleme geçme ve hayata adaptif bir şekilde katılma konusunda yetersiz ve eksik hisseder.
Bu yanlış kendilik algısının gerçeğe uygun hale gelmesi yanlış düşünce, duygu ve davranışsal tutumların fark edilip değiştirilmesine bağlıdır.
Negatif duygular içinde kaldığımızda ve negatif duygularla düşündüğümüzde kendimizi ve her şeyi değersizleştirme tuzağına düşüyoruz. Olumsuz olayları gözümüzde büyütüyor ve olumlu durumları ya görmüyor ya da küçümsüyoruz.
Bir ilişkideki ayrılık veya terk edilmeyi değersizlik ve ilişkiyi başaramamak olarak kodluyoruz. Halbuki bunun yerine “Demek ki birbirimize uyumlu değilmişiz, yaşadığım bu deneyim acı tatlı tüm yanları ile bana bir şeyler öğretti.” diyebiliriz.
Hedeflediğimiz bir sonuca ulaşamadığımızda ve üst üste başarısızlık yaşadığımızda “Ben beceriksizim, hiçbir şey yapamam, boşuna uğraşıyorum.” demek yerine “Ben elimden geleni yaptım ve yapmaya devam edeceğim. Başarı; sonuca ulaşmak değil, elinden geleni yapmaktır.” dediğimizde olguyu doğru yorumlamış oluruz.
Şunu bir düşünün; hangi çocuk emeklemeden yürüme sürecine geçtiğinde defalarca düşmemiştir. Ve hangi çocuk birkaç defa düştüğünde yürümekten vazgeçmiştir. Çocuğun doğal bilinci olumsuz durumlar nedeniyle ümitsizliğe kapılmaz, kendini yetersiz görmez, yürümek için ayağa kalkmaktan vazgeçmez.
Dolayısıyla kendimiz, hayat ve olaylar hakkında doğal ve gerçekçi yaklaşımdan uzaklaşıp yanlış düşünce, duygu ve tutumlara kapıldığımızda depresyona kapı açmış oluruz. Böylesi yanlış düşünce ve duygular bizim doğal kabiliyetlerimizi örter ve kendimizi bastırıp aşağı çekmiş oluruz.
Buna karşın hayatı, kendimizi ve olayları doğru ve gerçekçi şekilde değerlendirdiğimizde sağlıklı bir yaşama kapı açmış oluruz.