Emmeline Pankhurst ismini hiç duymuş muydunuz? İngiliz süfrajet ve kadın hakları savunucusu. Adını anmaya değer binlerce direnişçi kadından yalnızca biri. Tarihte şöyle bir geriye baktığımızda gördüğümüz manzara maalesef aynı. Kadınlar, özellikle de 19. yy.’da dünyanın birçok yerinde başlayan kadın hareketleri doğrultusunda, oy haklarından tutun da kamusal alanda erkeklerle eşit hak ve özgürlüklere sahip olmak için hep direnmek zorunda kaldılar. Ve bu savaşı çoğu zaman örgütlenerek, eylemler, mitingler düzenleyerek kazanmaya çalıştılar. Ancak düşmanınız köklü ve değişim kabul etmeyen ataerkil bir ‘zihniyet’ olunca, savaşın sınırları da belirsizleşiyor.
Emmeline Pankhurst kimdir?
Emmeline Pankhurst, 1858 yılında İngiltere’de dünyaya gelir. Ailesinin, kadınların oy hakkı ve kölelik gibi konulardaki hassasiyeti, daha genç bir kadınken karakterini şekillendirmeye başlar. Henüz 14 yaşındayken toplantılara katılmaya başlar. Paris’te geçirdiği öğrenim hayatından sonra ülkesine geri döner. Ve aynı yıl avukat Richard Marsden Pankhurst ile evlenir. Richard da kadınların seçme ve seçilme hakkına sahip olmaları için savaş veren bir hukukçudur. Öyle ki, İngiltere’de kadınların oy kullanabilmesini destekleyen ilk yasa tasarısını kaleme alan ta kendisidir. Karı-koca hep bir destek ve uyum içinde olurlar.
Emmeline, evliliğinin ilk 10 yılında 5 çocuk doğurur. Çocuklarının bakımıyla ilgilenirken, bir yandan da siyasi örgütlenmelere devam eder. Richard’ın 1898’de vefatından sonra 5 çocuklu Emmeline’in hayatı maddi zorluklarla geçer. Yine de mücadeleden vazgeçmez. Kızlarıyla birlikte bir baskı grubu kurarlar ve bu grupta türlü projeler yürütürler. Yaptığı gözlem ve çalışmalar onu tek bir sonuca vardırır; kadınlara, erkeklere verildiği gibi sosyal ve siyasi haklar ve eşitlik verilmezse toplumda adalet asla sağlanamayacaktır.
Örgütlenme Dönemi
1903 yılında dört yakın kadın arkadaşıyla beraber, ‘Kadınların Sosyal ve Politik Birliği’ni kurar. Üstelik örgütün aktif üyelerinden diğer ikisi Emmeline’in kendi öz kızlarıdır. Christabel ve Sylvia Pankhurst.
Örgüt; kadınları siyasi haklarıyla ilgili bilgilendirmeyi amaçlar. Aynı zamanda onları birlik olmaya ve toplu hareket etmeye teşvik eder. Örgütün başat amaçlarından biri kadınların seçme ve seçilme hakkına sahip olmalarıdır. Tabii İngiliz basını artık bu konuya pek ilgi göstermemektedir. Eylemciler de kitlesel çapta etki yaratmak için başka yöntem arayışlarına girerler.
1905 yılında Christabel Pankhurst, bir mitingde slogan attığı gerekçesiyle tutuklanır. Para cezasına çarptırılan Christabel, yargılanmayı kabul etmez. Para cezasını ödemeyi de reddeder ve hapse girer. Polisler ve kadınların böylesi bir çatışmaya girmek durumunda kalması, yavaş yavaş basının ilgisini çeker.
1908 yılında ise Kadınların Sosyal ve Politik Birliği tarafından Hyde Park’ta düzenlenen mitinge 250 bin civarında kadın katılır.
Yıllar içerisinde, Emmeline önderliğinde sloganlarla başlayan eylemlerin seyri gittikçe radikalleşir. Yangınlar çıkarırlar, kiliseleri bile bombalarlar.
Peki şiddetsizlik teorisini geliştiren isimlerden biri ve pasif direnişi savunan Emmeline Pankhurst’un adı bunca şiddet içerikli eyleme nasıl karışır?
Eylemciler, Nisan 1913’te Britanya Maliye Bakanı ve dönemin sonraki başbakanı David Lloyd George’un evine bombalı bir saldırı düzenler. Maalesef Emmeline, bu bombalı saldırının azmettiricisi olarak tutuklanır. Fakat Emmeline destekçilerinin gözünde öyle bir idoldür ki, tutuklamanın ardından eylemciler kilise kundaklamaktan, posta kutularına asit dökmeye kadar türlü provokatif eylemlerde bulunmaya başlarlar. Toplu taşıma araçlarına bile zarar verirler. Bu da, hareketin yolundan sapmasına sebep olur. Meydanlarda kadınlarla polisleri fiziksel olarak daha sık karşı karşıya görürüz. Eylemler tüm ülkeye yayılır. Neyse ki Emmeline’in hapishanede başlattığı açlık grevi başarıyla sonuçlanır ve tutukluluğunu son bulur.
Emmeline de ilerleyen yaşına rağmen polise kafa tutan, tüküren, tokat atan, yerlerde sürüklenerek gözaltına alınan onlarca kadından biri. Öyle ki, 1 yıl içinde tam 12 kez tutuklanmıştır.
1913 Haziran’ında destekçi süfrajetlerden Emily Davison’un ölümüyle olaylar iyice kontrol edilmesi zor bir hal alır. Davison, Epsom Derbisi adı verilen at yarışları sırasında protesto amacıyla sahaya girer. Kral V. George’un atının altında kalır ve bir süre sonra hayatını kaybeder. Pankhurst, Emily’i “kadın hakları şehidi” ilan eder.
Birinci Dünya Savaşı Yılları
1914’te birinci Dünya Savaşı’nın başlamasının ardından, Pankhurst rotasını radikal kadın hareketlerinden, savaş mücadelesine doğru çevirir. Bunun üzerine hükümet ve kadın hareketi önderleri bir araya gelirler. Hükümet, hapishanedeki direnişçileri serbest bırakma kararı alır. Emmeline önderliğindeki örgüt de, savaş sırasınca sert, yıkıcı eylemleri bir kenara koyacağının sözünü verir.
Karşılıklı sözleşmenin ardından yapılan ilk mitinge 30 bin ve üzeri kadın katılır. Bu mitingde, kadınların da fabrikalarda çalışabileceği, erkek egemenliğinin olduğu her alanda, kadınların da var olabileceği dile getirilir.
Savaşın etkileriyle beraber, Emmeline’in ideolojisi vatanperver bir kimliğe bürünmeye başlar. Bu fikir ayrılığı, birçok destekçiyle yollarının ayrılmasına sebep olur. Ancak Emmeline hiçbir zaman eşitliği savunmayı bırakmaz. 1917’de kızı Christabel ile kurduğu Kadınlar Partisi, gelir eşitliği, boşanma sürecindeki eşitsizlikler, kamusal alanda cinsiyet ayrımcılığı, çocukların velayeti ile ilgili düzenlemeler içeren bir tüzüğe sahiptir.
1918 yılında, İngiltere’nin savaşı kazanmasında kadınların büyük payı olduğuna karar verildi. Bunun üzerine hükümet, 30 yaş ve üzeri kadınlara seçme hakkı tanıdı. Fakat bu, eşitsizliği ortadan kaldırmaya yetecek bir karar değildi. Çünkü kadınlar hala milletvekili seçilemiyorlardı. Üstelik erkekler 21 yaşında oy kullanma hakkına sahiplerdi.
Savaş sırasında Abd’ye giden Emmeline, 1925 yılında ülkesine döndüğünde sosyalizmden uzaklaşarak, daha muhafazakar bir düşünceye doğru meyletmişti. Bu değişim, kızı Sylvia ve Emmeline’in arasını açtı. Öyle ki, Emmeline, ömrünün sonunda dek Sylvia’nın evlilik dışı torununu görmeyi bile kabul etmemiştir.
Nihayet kadınlara oy hakkı, 1928 yılında yasalaşmıştır. Ne yazık ki bu tarih, Emmeline Pankhurst’un hayata gözlerini yumduğu yılla aynı yıldır.
Hayatı boyunca kadın hakları için savaşan böylesine radikal bir feministin, öz kızıyla olan bu küslüğü şaşırtıcı olsa da, önderliğinde milyonlarca kadının, seçme ve seçilme hakkına sahip olduğu da bir gerçek.
Süfrajet Nedir?
‘Suffrage’ yani oy hakkı, seçme hakkı anlamlarına gelen İngilizce bir kelime. Süfrajet kelimesi de anlamını işte buradan alıyor. Kelimeye eklenen ‘ette’ takısı, kelimenin anlamını ufaltan ‘minik, küçük’ gibi anlamlara tekabül ediyor. Bu alaycı üslubu, dönemin gazeteleri sıkça kullanır. Pankhurst ve kızlarının bu eylemlerine karşı çıkan gruplar da afişlerinde alay etmek maksadıyla “sufragette” kelimesini kullanmaya başlarlar. Amaç elbette ki bu direnişçi kadınları aşağılamaktır.
Birleşik Krallık ve ABD’de gerçekleştirilen, kadın hakları ve kadınlara seçme ve seçilme hakkı verilmesini talep eden direnişçi kadınlara zaman içerisinde ‘süfrajet’ denmeye başlanmıştır.
Ayrıca bu ismi taşıyan bir film de mevcut. Sarah Gavron tarafından yönetilen 2015 yapımı Suffragette, Türkçeye “Diren!” ismiyle vizyona girdi. Bu tarihi dram filminde Emmeline Pankrst’u Merly Streep canlandırmıştı.